top of page

Sosyal Medya ve Zihin Sağlığımız

ree

Çoğumuz için Instagram, Facebook, TikTok ve diğer sosyal medya kanalları ile etkileşimde olmak normal rutinimizin bir parçasıdır. Uygulama ve sosyal medya şirketleri, bu rutine devam etmemizi sağlamak için mücadele içindedirler.


2018'de yapılan bir İngiliz araştırması, sosyal medya kullanımını depresyon, hafıza kaybı ve zayıf akademik performansla ilişkili olan uyku bozukluğu olarak adlandırdığımız azalmış, bozulmuş ve gecikmiş uykuyla ilişkilendirdi. Bu araştırmaya göre bilinçsiz sosyal medya kullanımı kullanıcıların hem fiziksel sağlığını hem zihinsel sağlığını hem dikkat sürelerini doğrudan etkileyebilir.


Dikkat süresi azaldıkça ve daha fazla dikkat dağıldıkça ve ilişkisel bağlantı koptukça ağır bir bedel ödediğimiz çok net görünüyor.


Dünyanın dört bir yanındaki arkadaşlarımızın ve ailemizin gönderilerini görüntülemek, kendimizi daha bağlantılı hissetmemizi sağlamanın bir yolu olabilir.


Unutmamız gereken bir konu var ki o da sosyal medyanın güçlendirici bir doğası vardır. Yemek ve sosyal etkileşim gibi zevkli aktivitelerle bağlantılı bir "iyi hissetme kimyasalı" olan dopamin salgılayarak beynin ödül merkezini harekete geçirir. Sosyal medya platformları bunun çok farkında ve tamamen bağımlılık yaratacak şekilde tasarlanmıştır.


Özgüvenlerini artırmak ve sosyal çevrelerinde aidiyet duygusu hissetmek için insanlar olumlu geri bildirim alma umuduyla içerik yayınlarlar. Bir şey paylaştığımızda, arkadaşlarımız ve ailemiz bunu "beğenebilir" ve bu da bize bir dopamin artışı sağlar. Ancak, bu artışı veya onayı alamadığımızda, bu durum öz yeterlilik duygumuzu olumsuz olarak etkileyebilir.


Başkalarının sosyal aktivitelerini incelerken, insanlar "Başkası kadar beğeni aldım mı?" veya "Bu kişi gönderimi beğenmedi diğer kişi beğendi " gibi karşılaştırmalar yapma eğilimindedir. Gerçek hayatta kurabilecekleri anlamlı ve derin bağlantıların yerini alacak şekilde sosyal medya üzerinden doğrulama ararlar.


Sosyal medya, kaygı, depresyon, yalnızlık ve FOMO'yu (bir şeyi kaçırma korkusu) körükleyerek genel refahımızı, fiziksel sağlığımızı, zihinsel sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Herkes sosyal medya sitelerini kullanıyorsa ve biri katılmazsa bağlantıları, ilişkileri veya davetleri kaçıracağı endişesi vardır. Bu sorunlar özellikle gençlerde ve genç yetişkinlerde çok daha yaygındır. Deneyimleri kaçırmak kaygı ve depresyona neden olabilir. İnsanlar çevrimiçi olarak baktıklarında ve bir aktiviteden dışlandıklarını gördüklerinde, bu durum düşüncelerini ve duygularını etkileyebilir. Bunlar zihinsel yorgunluğununda içeriklerini oluşturur.


Pew Araştırma Merkezi'ne göre, ABD'deki yetişkinlerin %69'u ve gençlerin %81'i sosyal medyayı kullanıyor. Bu, nüfusun büyük bir kısmını sosyal medya kullanımı nedeniyle kaygılı, depresif veya hasta hissetme riskine sokuyor.


Kullanıcıları kelimenin tam anlamıyla hasta hissettirebilecekken bile daha fazlası için sosyal medyaya merakla geri dönmeye iten durumu McLean Hastanesi'nde kaygı bozuklukları yaşayan gençlerle çalışan psikolog Dr.Sperling şöyle açıklıyor ;


"Sonuç tahmin edilemez olduğunda, davranışın tekrarlanma olasılığı daha yüksektir. Bir slot makinesini düşünün: Oyuncular oyunu oynayarak asla para kazanamayacaklarını bilselerdi, asla oynamazlardı.”


"Potansiyel bir gelecekteki ödül fikri makineleri kullanımda tutar. Aynı şey sosyal medya siteleri için de geçerlidir. Bir resmin kaç beğeni alacağını, resmi kimin 'beğeneceğini' ve resmin ne zaman beğeni alacağını bilemezsiniz. Bilinmeyen sonuç ve istenen sonucun olasılığı, kullanıcıları sitelerle meşgul edebilir."


Sosyal medya, gençlere kaçırdıkları deneyimleri görebilecekleri bir dar alanlı pencere olmanın yanı sıra, görünüşlere ve gerçekliğe çarpık bir mercek koyuyor. Facebook, Instagram ve Snapchat, gençlerin vücutlarının değiştiği bir zamanda gerçekçi olmayan, filtrelenmiş fotoğraflar görme olasılığını artırıyor. Filtreler eğlenmek için harika olabilir, ancak fiziksel görünümü kolayca değiştirme ve kusurları gizleme yeteneği yanlış illüzyonlar yaratabilir. Değiştirilmiş görüntülere sürekli maruz kalmak görünüşünüzden hoşlanmamanıza da yol açabilir. Dijital dünyaya bir filtre uygulandığında, ergenlerin neyin gerçek neyin gerçek olmadığını anlamaları zor olabilir ve bu da onlar için fiziksel ve duygusal olarak zor bir zamana denk gelir.


“Ortaokul, tüm gelişimsel değişimleriyle öğrenciler için zaten zorludur. Ergenlik döneminde, beyinlerindeki frontal lobların tam olarak gelişmediği ve dürtü kontrolünün eksik olduğu bir zamanda kimliklerini oluşturmakla görevlendirilirler. Sosyal medyada tüm bunlar, akranlarıyla ilişkileri daha önemli hale gelirken gerçekleşir” diyor Sperling.


Elbette, Sperling, ebeveynlerin sosyal medyayı kullanma biçimlerinin çocukları için model olduğunu da söylüyor. Yetişkinler de savunmasızdır. Son yıllarda, plastik cerrahlar filtrelenmiş Snapchat ve Instagram fotoğraflarına benzemek isteyen hastalardan gelen taleplerde çok büyük bir artış gördüler.


Sosyal medya burada kalacak ve gelişmeye ve daha istilacı hale gelmeye devam edecek.


Sosyal medyada çok fazla zaman geçiriyorsanız ve üzüntü, memnuniyetsizlik hissi, tatminsizlik, hayal kırıklığı veya yalnızlık hissediyorsanız, çevrimiçi varlığınızla ilişkinizi yeniden incelemenin zamanı gelmiş olabilir.


İnsanlar genellikle sosyal medya kullanımını değiştirmeye, bunun kendileri için kötü olduğunu duyduklarında motive olmazlar.


Bireylerin sınırlarının ne olduğunu görmeleri daha iyidir. Çoğu sosyal medya kullanıcısının tamamen bırakması muhtemelen gerçekçi de değildir. Ancak, davranışlarını izleyerek kullanımlarının kendilerini nasıl etkilediğini ve buna göre nasıl davranacaklarını görebilirler.


Sosyal medyayla ilişkinizi geliştirmenin ve olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olmanın harika bir yolu, günlük ekran sürenizi azaltmaktır. Telefon ayarlarınızda sosyal medya uygulamaları için zaman sınırları belirleyebilirsiniz. Sosyal medya kullanımı için günün belirli saatlerini kullanmaya başlayabilirsiniz. Arkadaş ve takipçi listenizi gözden geçirmek  ve hesapları sizi kötü hissettiren kişileri takip etmek zorunda olmadığınızı bilmek bile zihinsel sağlığınız için iyileştirici olabilir.


Sperling, insanların duygularını 0-10 arasında bir ölçekte derecelendirerek kendi davranış deneylerini yapmalarını teşvik ediyor. 10, bir duygunun en yoğun şekilde deneyimlenebileceği seviyeyi ifade ediyor. Her gün aynı saatte bir hafta boyunca sosyal medya sitelerini kullanmadan önce ve kullandıktan sonra bu derecelendirmeyi yapmayı öneriyor. Kişi bunları kullandıktan sonra daha az mutlu hissettiğini fark ederse, sosyal medya sitelerini kullanma şeklini değiştirmeyi düşünebilir; örneğin, bunlara daha az zaman harcayarak ve bunun yerine keyif aldığı diğer aktiviteleri yaparak değiştirme seçeneği kendine sunabilir.


2018'de Pennsylvania Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışma, böyle bir öz izlemenin kişinin sosyal medya algısını değiştirebileceğini öne sürüyor.


Çalışmanın araştırmacıları, iki gruba rastgele atanan 143 lisans öğrencisini inceledi.


İlk gruptan Facebook, Instagram ve Snapchat'i günde platform başına on dakikayla sınırlamaları istenirken, ikinci gruptan üç hafta boyunca sosyal medyayı her zamanki gibi kullanmaya devam etmeleri istendi.


Sınırlı grup, sosyal medyayı kullanmaya devam eden gruba kıyasla bu üç hafta boyunca yalnızlık ve depresyonda önemli azalmalar ve çalışmanın başlangıcındaki durumlarına kıyasla kaygı ve bir şeyleri kaçırma korkusunda da önemli azalmalar gösterdi.


Sosyal medyayla olumlu bir ilişki için kendinize izin verin. Bilinçli olarak sosyal medya kullanımınızı ve sizi nasıl etkilediğini değerlendirmek için zaman ayırın. Kendinize bunun için zaman tanıyın. Ekran süresini sınırlamak ilişkinizi iyileştirmek için herhangi bir adım atmak zihinsel ve fiziksel sağlığınızı olumlu yönde etkileyebilir. Ne zaman çıkış yapıp kendinizle ilgilenmek gerektiğini bilmek de iyileştiricidir.


Bu haftaki pratiğiniz fazla zaman harcadığımız sosyal medya kullanımı anlarımızı fark ederek bu anları sosyal medyanın dışında tatmin ve mutluluk bulabileceğiniz, zihinsel sağlığınızı iyileştirmeye yardımcı olmak için yüz yüze bağlantılara ve aktivitelere öncelik vermek.


Size konuyla ilgisi olan kısa bir video linki bırakıyorum bu videoda da 'ikna edici tasarım' hakkında bilgi edineceksiniz ve akıllı tasarım prensiplerinin her gün kararlarımızı sessizce nasıl etkilediğini öğreneceksiniz. Teknoloji söz konusu olduğunda bunun, bizi telefonlarımıza bağımlı kılan ve aynı zamanda ekranlarımıza bağlı kalarak günümüzün saatlerini kaybettiğimiz için yaşam kalitemizi düşüren bazı derin etkileri olabilir.


Umarım bunu yararlı bulursunuz. Size harika bir hafta diliyorum.


Kucak dolusu sevgiler,

Pınar


*Paylaşımlar tedavi amacı gütmez bilgilendirme amaçlıdır

*Bu yazı içersinde Betty Irene Moore Hemşire Liderleri üyesi olan Dawn Bounds, Ph.D. tarafından tıbbi olarak incelenen bilgiler de bulunmaktadır.


Yorumlar


© 2024 pinarbilen.com | Tüm hakları saklıdır. | Wix

Bu siteden dilediğiniz gibi faydalanabilirsiniz, bu sitenin tüm içeriği tarafımdan hazırlanmıştır. Sitede yer alan yazılar, makaleler yazılı izin olmadan ve kaynak gösterimeden  kopyalanıp, çoğaltılıp başka mecralarda paylaşılamaz, yayınlanamaz ve içersinden alıntı yapılamaz. 

    bottom of page